Tarih Öncesinde Astrolojinin İzleri

İnsan var oldu olalı gökyüzüyle ilişkisini hiç kaybetmedi. MÖ 30.000 civarında yaşayan ilkel kabilelere ilişkin arkeolojik ve antropolojik bulgular gökyüzündeki çevrimsel olayların kayıt altına alındığını gösteriyor. Yaklaşık MÖ 20.000-18.000 yıllarına tarihlenen Afrika’da ve Fransa’da bulunan kemikler üzerindeki çentikler oldukça ilgi çekici. Bu çentiklerin bir tür Ay takvimi olduğu düşünülüyor. Ay’ın hilâlden dolunaya sürekli değişen hâlleri insanların ilgisini çekmiş olmalı ama atalarımız ne için gökyüzü kayıtlarını tutmuş olabilirlerdi? Ve neden gökyüzüyle ilgilenmeye başlamışlardı? Arkeoastronom Alexander Marshack bu çentiklerin bir tür Ay takvimi olduğunu ileri sürüyor. Bu takvimle hayvanların göç zamanlarını, bitkilerin ne zaman meyve verdiklerini öngörebildiklerini belirtiyor. Tabii tüm bu kayıtların dini veya kehanet içeren bir sembolizm içerip içermediğine dair bir bulguya sahip değiliz.

Yine MÖ. 15.000’li yıllara ait keşfedilen Fransa’nın Dordogne bölgesinde Lascaux Mağarası duvarlarında yer alan resimlerin gökyüzüyle ilgili olduğuna dair yorumlar bulunmakta: Duvardaki geometrik şekillerin, yıldızları ve Ay’ın hareketlerini gösterdiği düşünülüyor Resimlerde yaz üçgeni[1] olarak bilinen üç parlak yıldızın ve Pleidas yıldız kümesinin gösterildiğine dair yorumlar mevcut.

MÖ. Urfa’da bulunan Göbeklitepe’yse bütün ezberlerimizi bozuyor. Günümüzden 11 bin 500 yıl öncesine (MÖ. 9500) tarihlenen ve takriben 2000 yıl kullanılmaya devam etmiş olan 90 bin metre karelik kutsal bir alan! Keşfedilen bu kutsal alan bir ayin alanıydı. Bu keşif, insanları yerleşmeye teşvik eden nedenin hayvanların ve bitkilerin evcilleştirilmesi değil dinsel inançları olduğunu gösteriyor. Buradan yola çıkarak yerleşik hayata geçilmeden önce insanların dinsel bir merkezde bir lider etrafında örgütlendiklerini anlıyoruz.

Tapınaklarda görülen temel özelliklerden biri, ortada iki adet T biçimli dikilitaş ve bunların etrafında 10 bazen 12 adet dikilitaşın olmasıdır.[2] Bu tapınakların merkezindeki dikilitaşlardan birinde Ay hilâl şeklinde, Güneş ise merkezinde bir oyukla tasvir edilmiştir. Göbekli Tepe’nin gök cisimlerini ve gök olaylarını gözlemlemek için kurulmuş bir gözlemevi olabileceği sorusu akla gelmiyor değil. Peki bu yapıların astronomi ve hatta astroloji ile ilgisi olabilir miydi? Antik dönem insanı Güneş’in her gün aynı yolu izlemediğini, gün uzunluklarının değiştiğini, Güneş’in hareketiyle mevsimler arasında bir ilişki olduğunu anlamış olabili ki bazı araştırmacılar dikilitaşların ekinoks ve gündönümlerini belirlemek amaçlı kullanılmış olabileceğini belirtiyor.

Bununla birlikte sütunlar üzerindeki hayvan figürlerinin takımyıldızları temsil ettiğine dair yorumlar da bulunmakta. Örneğin, Göbekli Tepe’deki bir sütun üzerindeki akrep figürünün zodyak kuşağı üzerindeki akrep takımyıldızının konumunu gösterdiği düşünülüyor. Akrebin etrafında yer alan kartal ile akbabanın başı ve kanatları arasındaki açı, bu takımyıldızlar arasındaki açıyla uyum içinde olduğu görülüyor. Ayrıca Göbekli Tepe’deki bazı dikilitaşlarda görülen kadın ve erkeğin birleşme motifleri, Sümer tapınaklarında gerçekleşen kutsal evlilik törenini andırıyor. O dönem mitolojisinin göğün bilgisine karışmış olabileceği akla gelmiyor değil. Bu da, din, mitoloji, astronomi ve belki de astrolojinin ortak zeminde hareket ettiğini gösteriyor!

Gülden Bulut, 2023

Her hakkı saklıdır.

[1] Yaz aylarında gökyüzüne baktığımızda üç tane parlak yıldız görürüz: Vega, Deneb ve Altair. Bu yıldızları birleştirdiğimizde bir üçgen şekli oluşur. Buna “Yaz Üçgeni” adı verilir.

[2] T biçimli dikilitaşlar yalnızca Göbeklitepe’de değil, Göbeklitepe’ye yakın Nevali Çori, Hamzan Tepe, Sefer Tepe, Karahan Tepe gibi Neolitik merkezlerde de mevcuttur.

Kategoriler

Astroloji Dergisi 

Son Makaleler

Youtube Kanalımız

Benzer Makaleler

Menü