Ruh Sağlığımızı Nasıl Koruyabiliriz?

Ülkece toplumsal bir travmadan geçiyoruz. Her an bir son dakika haberiyle ruh sağlığımızı korumak daha da güçleşiyor. Bireysel olarak yaşadığımız ruhsal zorluklara bir de toplumsal zorluklar ekleniyor. Oysa bazı küçük tüyolar ruhsal sağlığınızı korumanıza yardımcı olabilir.

Aaron Antonovosky adındaki araştırmacı, Nazi kamplarından sağ kurtulmuş 300 Yahudi kadın üzerinde bir çalışma yapıyor. Yaşadıkları bu travmatik durumun ne tür psikolojik bir bozukluk yarattığını araştırıyor. Ve bu kadınların yüzde 29’unun fiziksel ve ruhsal olarak iyi durumda olduklarını gözlemliyor. Ve soruyor: “Nasıl oluyor da bu kadar olumsuz koşullara rağmen bu insanlar ruh sağlıklarını koruyabiliyorlar?” Bazı insanlar yaşadıkları güç olaylar karşısında diğerlerinden daha fazla dayanıklılık gösterebiliyorlar. Peki bunu nasıl yapabiliriz, karakterle mi ilgili, sonradan dayanıklılık kazanabilir miyiz? Gerçekten bazıları bu konuda daha şanslı çünkü iyimser bir mizaçları var, bazılarıysa simsiyah çerçevelerden dünyaya baktığı için eksi ile başlıyorlar.

Psikolojide “resilient” olarak bilinen kavram tüm cevapları sunuyor. Tam türkçe karşılığında henüz bir anlaşmaya varılmamış olsa da “resilient”, psikolojik dayanıklılık, sağlamlık, esnek ve elastik olma anlamlarına geliyor. Kim daha dayanıklı kim değil sorusu öyle kolaylıkla cevaplanacak bir soru değil. Öncelikle kişinin kendi psikolojik dayanıklılığından bahsedebilmesi için ne tür deneyimler yaşadığı sorgulanmalı. Her şey güzel giderken geliştirilen bir şey değil dayanıklılık. Kişiyi zorlayan koşullar olmalı önce. Sonra kişinin bu durumla ne düzeyde başa çıktığı önemli. Hatta diğer önemli olan şey kişinin tüm bu yaşananlardan ne çıkardığı ve ne kadar geliştiği. Bu teoriye göre bizi daha sağlıklı kılacak davranışlar, düşünceler ve hareketler öğrenilebilir. Peki ruhsal dayanıklılığa giden yolda neler var?

Aslında krizler gelişim göstermeyi ve daha dayanıklı olmayı sağlayan süreçler. Ama sorun bizim bunları öyle görmemizde yatıyor. Hayatta benim başıma gelmez dediğiniz şeyler sizin de kapınızı çalabilir. Hastalanabilirsiniz, işten çıkaralabilirsiniz, sevdiklerinizi kaybedebilirsiniz. Ülkenizde terör, doğal afet gibi olaylar olabilir. Başınıza gelen her neyse onu değiştiremeyeceğiniz bir gerçek. Ama şunu değiştirebilirsiniz: Olayı nasıl yorumladığınızı! Örneğin, başınıza gelen olumsuz bir durumda, kendinizi neden bu durumdayım sorularına konsantre olup enerjinizi buraya vermek yerine, kendi iradenizle yapabileceklerinize yöneltin. “Evet bu kötü oldu ama elimde şunlar var” diyebilmek gerekiyor. Pollyannacılıktan bahsetmiyorum. Kendini kandırmak, umut beslemek ve kötü saydığınız olayı geçiştirmek de değil söylediğim. Değiştirebileceğiniz şeylere odaklanın. Bunun içinse olanı kabul edip bakış yönünü değiştirmek gerekiyor.
Resilient’ın anlamı gibi esnek olabilmek başka bir diğer dikkat unsuru. Ağaç dallarını bilirsiniz, formları ince olduğundan narinlerdir. Az bir güçle hemen kırılırlar. Bir de bambuları düşünün, ne kadar güç uygularsanız uygulayın kesilmesi ve kırılması neredeyse imkansızdı; Esnek yapısına rağmen olağanüstü dayanıklıdırlar. Öyle ki uzak doğu mimarisinde demir yerine inşaat malzemesi olarak bile kullanılmışlardır. Ruhsal dayanıklılık daha önce belirttiğim gibi uyum sağlayabilme becerisi ile ilişkilidir. Ağaç dalı gibi değil bambu gibi davranabilmek mesele. Ruhsal olarak dayanıklı birey, travmatik yaşantıdan etkilenip stres tepkileri gösterir fakat bir süre sonra eski denge durumuna döner.

Bundan başka yapılması gereken, gerçekçi amaçlar oluşturmak. Her gün küçücük bir şeyde olsa o amaç için bir şey yapmak ve özellikle bunu düzenli yapmak. O yaptığınız şey sizi hedeflerinize ulaştırmakla kalmayıp kendi değerinizi de korumanıza yardımcı olacaktır. Yapılan araştırmalar ruhsal dayanıklılığı yüksek olan bireylerin yüksek öz saygı ve değere sahip olduklarını gösteriyor.

Ve yaşadığınız her neyse aslında bunun bir büyüme fırsatı olduğunu unutmamak lazım. Kötü dediğiniz şey sizi daha da güçlendirecek bir olay aslında. Trajedi ve zor olaylar yaşayan insanların çok çaresiz ve kırılgan kaldıkları durumlardan sonra ruhsal dayanıklılıklarının ve ilişkilerindeki duygusal güçlülüğün arttığı da gözlemlenmiş. Benzer şekilde ağır bir hastalık geçiren kişiler, hayatın değerini sağlıklı bir insana göre çok daha iyi bilirler. Onların da hastalık sonrası ilişkilerindeki duygusal iyileşmeden bahsettikleri rapor edilmiştir.

Maddeler daha da sıralanabilir. Kendi ihtiyaç ve duygularınızın ne dediğini duymak, bedeninizi dinlendirmek, hoşlandığınız aktiviteleri yapmak sizi dayanıklı kılar. Bunlar kişiden kişiye değişebilir. Kimi doğada sessizliğe gömülür, kimi yazar, kimi dans eder. Neyse seçtiğiniz sizi dayanıklığı kılacağını bilin ve hayatınızdan çıkarmayın.
Anna Frank, Bir Genç Kızın Hatıra Defteri’nde söyle yazıyor. Ve ben de tüm kalbimle katılıyorum: ‘’Her şeye rağmen, hala insanların aslında kalben iyi olduklarına inanıyorum. Umutlarımı akıl karışıklığı, ıstırap ve ölüm üzerine kuramam. Dünyanın gitgide bakımsızlaştığını görebiliyorum, her an yaklaşmakta olan ve bizi de yıkacak fırtınayı duyabiliyorum, milyonların acısını hissedebiliyorum ve yine de gökyüzüne baktığımda her şeyin düzeleceğini, bu vahşetin bir son bulacağını ve barışın ve sakinliğin geri döneceğini düşünüyorum.”

Gülden Bulut

Temmuz, 2016

Kaynakça:
* Ruh Sağlığının Korunmasında Önemli Bir Kavram: Psikolojik Sağlamlık, Prof. Dr. Fatma ÖZ, 2009
*Ergenlerde Mutluluk ve Yaşam Doyumunun Yordayıcısı Olarak Psikolojik Sağlamlık ve Psikolojilk İhtiyaç Doyumu Tezi, Handan Toprak, 2014
*Travma, Bağlanma, Ruhsal Dayanıklılık Kavramları ve Bu Kavramların Arasındaki İlişkilerin Değerlendirilmesi, Eda İnan, 2015

Kategoriler

Astroloji Dergisi 

Son Makaleler

Youtube Kanalımız
Tags: ,

Benzer Makaleler

Menü